(1) Başkasına verdiği zarar hukuki olarak kendisine isnat edilebilen kimse, o zararı tazmin etmekle sorumludur.
(2) Zarar kişiye özellikle,
a) kişinin kusurlu davranışı buna sebep olmuşsa; veya
b) kişinin olağandışı tehlikeli aktivitesi buna sebep olmuşsa; veya
c) kişinin yardımcı şahsı görevi faaliyeti buna sebep olmuşsa
isnat edilebilir.
Zarar, hukuken korunan bir menfaatte maddi veya manevi eksilmeyi gerektirir.
(1) Bir menfaatin korunmasının kapsamı, onun mahiyetine bağlı olarak değişir; menfaatin değeri ne kadar yüksekse, tanımı ve aşikârlığı ne kadar belliyse, korunması o kadar kapsamlıdır.
(2) En geniş korumadan hayat, vücut bütünlüğü veya ruhsal bütünlük, insan onuru ve özgürlüğü yararlanır.
(3) Geniş koruma, gayrimaddi mallar üzerindekiler de dahil olmak üzere, ayni haklara tanınır.
(4) Salt malvarlığı menfaatlerinin ve sözleşme ilişkilerinin korunmasının kapsamı daha dar olabilir. Böyle durumlarda, fail ile tehlikeye atılan kişi arasındaki yakınlık veya failin, kendi menfaatlerinin değerinin zarar göreninkilerden mutlak olarak daha düşük olmasına rağmen zarara yol açacağının farkında olması göz önünde bulundurulur.
(5) Korumanın kapsamı sorumluluğun mahiyetinden de etkilenebilir; bu doğrultuda, bir menfaate, kasti zarara karşı, diğer durumlara kıyasla daha geniş koruma sağlanabilir.
(6) Korumanın kapsamını belirlerken failin özellikle fiilini özgürce icra etmekteki ve haklarını kullanmak-taki menfaatleri ile kamu menfaatleri de dikkate alınmak zorundadır.
Meşru olmayan faaliyetler veya kaynaklara ilişkin olan zararlar tazmin edilemez.
Zarar tehlikesini önlemek amacıyla yapılan masraflar, makul olarak yapıldıkları sürece, tazmin edilebilen zarardır.
Zararın, olağan usul kurallarına göre ispat edilmesi gerekir. Zararın kesin miktarının ispatının çok güç veya çok masraflı olacağı hallerde, mahkeme zararın kapsamını yaklaşık olarak takdir edebilir.
Bir faaliyet veya davranış (bundan böyle: faaliyet), bu faaliyetin yokluğunda zarar meydana gelmeyecek idiyse zarar görenin zararının sebebidir.
Her biri tek başına ve aynı anda zararı doğurmaya elverişli birden çok faaliyetin bulunması halinde, her bir faaliyet, zarar görenin zararının sebebi addedilir.
(1) Her biri tek başına zararı doğurmaya elverişli olup, hangisinin buna gerçekten sebep olduğu belirsiz olan birden çok faaliyetin bulunması halinde, her bir faaliyet, zarar görenin zararına sebep olmuş bulunabilme olasılığı ölçüsünde, bir sebep addedilir.
(2) Birden fazla zarar görenden belirli birinin uğradığı zarara yol açıp açmadığı kesin olmamakla birlikte tüm zarar görenlerin zararına yol açmamış olma olasılığı bulunan bir faaliyet mevcutsa, bu faaliyet, belirli bir zarar görenin zararına yol açmış olma olasılığı ölçüsünde tüm zarar görenlerin uğradığı zararın bir sebebi addedilir.
(1) Bir faaliyet, zarar görenin kesin ve geri dönülemez şekilde zarara uğramasına yol açmışsa, aynı zararı doğurmaya elverişli sonraki faaliyet göz ardı edilir.
(2) Ancak sonraki faaliyet ek veya daha ağır bir zarara yol açmışsa, dikkate alınır.
(3) İlk faaliyet süregelen zarara sebep olmuşsa ve sonraki faaliyet de aynı zararı doğurmaya elverişliyse, iki faaliyet de ikinci faaliyetin zarara sebep olabileceği andan itibaren bu süregelen zararın sebebi olarak değerlendirilir.
Birden çok faaliyetin zararın tamamına ya da belirlenebilir herhangi bir kısmına yol açmadığı kesinse, bunlardan zarara (en ufak şekilde dahi) katkı sağlamış olma ihtimali bulunanların, zarara eşit ölçüde sebep olduğu varsayılır.
Zarar gören, kendi etki alanında kalan bir faaliyet, olay ya da diğer bir şartın, kendi zararına sebep olmuş bulunabilme olasılığı ölçüsünde bu zararına katlanır.
Bir faaliyet, bu bölümün birinci kısmı anlamında bir sebep teşkil ediyorsa, zararın bir kişiye isnat edilip edilemeyeceği ve isnadı mümkünse ne ölçüde edilebileceği,
a) özellikle zarara yol açan faaliyetin ve bunun sonucunun zaman veya mekan itibariyle birbirine yakınlıkları ya da böyle bir faaliyetin olağan sonuçlarına kıyasla zararın ağırlığı dikkate alınarak, faaliyet anında makul bir kişi tarafından zararın öngörülebilirliği;
b) korunan menfaatin mahiyeti ve değeri (m. 2:102);
c) sorumluluğun dayanağı (m. 1:101);
d) hayatın olağan risklerinin kapsamı; ve
e) ihlal edilen normun koruma amacı
gibi faktörlere bağlıdır.
Bir kişi, gerekli davranış ölçüsünün kasten veya ihmalî olarak ihlali sebebiyle kusur sorumluluğu temelinde sorumludur.
(1) Gerekli davranış ölçüsü, makul bir kişinin, aynı şartlarda bulunacağı davranış olup; özellikle korunan somut menfaatin mahiyeti ve değerine, faaliyetin tehlikeliliğine, faaliyette bulunan kişiden beklenen uzmanlığa, zararın öngörülebilirliğine, ilgililer arasındaki ilişkinin yakınlığına veya özel güvene ve önley-ici ya da alternatif yolların erişilebilirliğine ve maliyetine bağlıdır.
(2) Yukarıdaki ölçü, yaş, zihinsel veya fiziksel engel ya da olağanüstü durumlar sebebiyle kişiden ona uygun davranması beklenemezse, hafifletilebilir.
(3) Gerekli davranış ölçüsü tespit edilirken, belirli davranışları emreden veya yasaklayan kurallar dik-kate alınır.
Başkalarını zarardan korumak için olumlu davranışta bulunma yükümlülüğü, hukuk düzeni bunu ön-görüyorsa ya da fail tehlikeli bir durumu yaratıyor veya bunu kontrol ediyorsa ya da taraflar arasında özel bir ilişki varsa veyahut bir tarafın uğrayacağı zararın ağırlığı karşısında diğer tarafın zarardan kaçınmasının kolaylığı böyle bir yükümlülüğe işaret ediyorsa ortaya çıkabilir.
(1) Faaliyetten kaynaklanan tehlikenin büyüklüğü dikkate alınarak kusuru ispat yükü tersine çevrilebilir.
(2) Tehlikenin büyüklüğü, olası zararın böyle durumlardaki ağırlığına ve bu zararın gerçekten meydana gelme olasılığına göre belirlenir.
(1) Ekonomik veya mesleki amaçlarla, bir işletmeyi yardımcı şahıs veya teknik ekipman kullanarak sürekli olarak işleten bir kişi, bu işletmenin veya bunun çıktısının bir eksikliğinin sebep olduğu bütün zararlardan sorumludur; meğerki, gerekli davranış ölçüsüne uygun davrandığını ispat etsin.
(2) “Eksiklik” işletmeden veya bunun ürünleri ya da hizmetlerinden makul olarak beklenen standartlardan herhangi bir sapmayı ifade eder.
(1) Olağandışı tehlikeli bir faaliyette bulunan kişi, faaliyetin arz ettiği tipik tehlikeye özgü ve onun sonuçlarından doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
(2) Bir faaliyet,
a) yürütülmesinde bütün özen gösterilmiş olsa dahi öngörülebilir ve çok önemli bir zarar riski doğuruyorsa ve
b) yaygın olarak bulunulan bir faaliyet değilse,
olağandışı tehlikelidir.
(3) Zarar riski, zararın ağırlığına veya gerçekleşme ihtimalinin yüksekliğine göre önemli sayılabilir.
(4) Bu madde, bu İlkelerdeki başka bir hüküm veya herhangi başka bir ulusal hukuk ya da uluslararası antlaşma tarafından özel olarak tehlike sorumluluğuna tâbi tutulan bir faaliyete uygulanmaz.
(1) Ulusal hukuklar, faaliyet olağandışı tehlikeli olmasa dahi, tehlikeli faaliyetler için başkaca tehlike sorumluluğu hâlleri öngörebilir.
(2) Ulusal hukukta aksi öngörülmedikçe, zarar riskinin benzer olduğu diğer kaynaklar için de kıyasen ek tehlike sorumluluğu hâlleri yaratılabilir.
Küçük veya zihinsel engelli olan bir başkasını gözeten kişi, bunların verdiği zarardan sorumludur; meğerki gözetimde gerekli davranış ölçüsüne uyduğunu ispatlasın.
(1) Bir kişi, görevi kapsamında faaliyet gösteren yardımcı şahısları tarafından verilen zararlardan, bu şahıslar gerekli davranış ölçüsünü ihlal ettiği sürece, sorumludur.
(2) Bu madde çerçevesinde, bağımsız yüklenici, yardımcı şahıs sayılmaz.
(1) Fail hukuka uygun davrandığı takdirde ve ölçüde,
a) hukuka aykırı bir saldırı karşısında kendi menfaatlerini koruyorsa (haklı savunma),
b) zorunluluk hâli varsa,
c) yetkililerin yardımının zamanında elde edilemeyeceği bir durum varsa,
d) zarar görenin rızası varsa veya zarar gören, zarara uğrama riskini göze almışsa, ya da
e) kanuna uygun olarak verilmiş lisans gibi bir yetkiye dayanıyorsa,
sorumluluk kaldırılabilir.
(2) Sorumluluğun kaldırılıp kaldırılmayacağı, bir yandan bu hukuka uygunluk sebeplerinin ağırlığına, diğer yandan sorumluluğun şartlarına bağlıdır.
(3) Olağanüstü durumlarda sorumluluğun kaldırılması yerine sınırlanması da mümkündür.
(1) Tehlike sorumluluğu, zarar öngörülemez ve engellenemez bir
(a) doğa olayı (force majeure), veya
(b) üçüncü kişinin davranışından kaynaklanıyorsa
kaldırılabilir veya sınırlandırılabilir.
(2) Tehlike sorumluluğunun kaldırılması ya da sınırlandırılması, sınırlandırılıyorsa bunun ölçüsü, bir yan-dan dış etkinin ağırlığına, diğer yandan sorumluluğun kapsamına (m. 3:201) bağlıdır.
(3) Sorumluluğun fıkra (1)(b)’ye göre sınırlanması halinde, tehlike sorumluluğu ve üçüncü kişinin her-hangi bir sorumluluğu m. 9:101 (1)(b)’ye uygun olarak müteselsildir.
(1) Sorumluluk, zarar görenin müterafik kusuruna ve zarar gören, fail olsaydı onun sorumluluğunu doğurmak veya sınırlandırmak bakımından hakkaniyete uygun olacak diğer herhangi bir duruma karşılık geldiği ölçüde kaldırılabilir ya da sınırlandırılabilir.
(2) Tazminat bir kişinin ölümüyle ilişkili olarak talep ediliyorsa, ölenin davranışı ya da faaliyeti 1. fıkraya göre sorumluluğu kaldırır veya sınırlandırır.
(3) Zarar görenin yardımcı şahsının müterafik davranışı veya faaliyeti de zarar gören tarafından elde edilebilecek tazminatı 1. fıkraya göre kaldırır veya sınırlandırır.
(1) Zarar görenin uğradığı zararın tamamı veya belirli bir parçası iki ya da daha fazla kişiye isnat edile-biliyorsa sorumluluk müteselsildir. Sorumluluk,
a) bir kişi, başkalarının zarar görenin zararına sebep olan hukuka aykırı fiiline bilerek katılır veya bunu tahrik ya da teşvik ederse; veya
b) bir kişinin bağımsız davranışı veya faaliyeti zarar görenin zararına sebep olmuşsa ve aynı zarar, başka bir kişiye de isnat edilebiliyorsa; veya
c) yardımcı şahsın verdiği zarardan bir kişinin sorumlu olduğu durumlarda, bu zarardan yardımcı şahsın da sorumlu tutulabildiği hâllerde,
müteselsildir.
(2) Kişilerin müteselsilen sorumlu olduğu hâllerde, zarar gören her birinden veya birden fazlasından tazminatın tamamını talep edebilir; ancak zarar gören uğradığı zarar miktarının tamamından fazlasını elde edemez.
(3) Zarar görene karşı sorumlu olan kişilerden birine zararın bir kısmının isnat edilebilmesi için makul bir dayanak olmadıkça, zarar, yukarıda fıkra 1(b)’deki zarar ile aynı anlamdadır. Bu doğrultuda, zararın aynı anlamda olmadığını iddia eden kişi bunu ispat yükü altındadır. Bu ispat edildiği takdirde sorumlu-luk müşterektir; başka bir ifadeyle, her bir kişi, yalnızca zararın kendisine isnat edilebilen kısmı için zarar görene karşı sorumludur.
(1) Müteselsil sorumluluğa tâbi olan kişi, zarar görene karşı aynı zarardan sorumlu olan diğer kişilere payı oranında rücu edebilir. Bu hak, sorumluların herhangi bir sözleşmeyle aralarında zararın nasıl paylaştırılacağını belirlemelerine veya herhangi bir yasal düzenlemeye ya da halefiyete veya sebepsiz zenginleşmeye dayanan herhangi bir talep hakkına halel getirmez.
(2) Bu maddenin (3). fıkrası saklı olmak üzere, rücunun miktarı, her bir sorumlunun kusuru oranında ve sorumluluğunu doğurmakta veya sınırlandırmakta etkili olan herhangi bir diğer olgu dikkate alınarak, sorumlu kişilerin zarardan sorumluluk oranı ışığında adil şekilde belirlenir. Rücu, tazminat miktarının tamamına denk düşebilir. Sorumlu kişilerin sorumluluk oranlarının tespiti mümkün değilse, bunlar eşit olarak sorumlu sayılır.
(3) Bir kişi, madde 9:101 kapsamında yardımcı şahsı tarafından verilen zarardan sorumluysa, bu kişinin, yardımcı şahsı dışındaki diğer failler ile arasındaki rücu ilişkisi bakımından, yardımcı şahsına isnat edilebilecek sorumluluk oranının tamamı için sorumlu olduğu varsayılır.
(4) Rücu edilmesi hâlinde yükümlülük müşterektir; başka bir ifadeyle, rücu edilen kişi bu madde kapsamında yalnızca tayin edilmiş sorumluluk payı oranında sorumludur; ancak sorumlu kişilerden biri hakkındaki rücuya ilişkin mahkeme kararının icrası mümkün olmazsa, bu kişininpayı diğer sorumlu kişiler arasında sorumluluk payları oranında dağıtılır.
Tazminat, zarar göreni tazmin eden, başka bir ifadeyle, dava edilen haksızlık meydana gelmeseydi bulunacağı duruma, paranın yapabileceği kadarıyla, yeniden getiren bir miktar paranın ödenmesidir. Tazminat, zararı önleme amacına da hizmet eder.
Tazminatın bir defada veya irat şeklinde ödenmesine, zarar görenin menfaatleri özellikle dikkate alına-rak, uygun şekilde hükmedilir.
Tazminatın belirlenmesinde, zarar verici olay vasıtasıyla zarar gören tarafın elde ettiği menfaatler de dikkate alınır; meğerki dikkate alınması ilgili menfaatin amacıyla bağdaşsın.
Karşı taraf için çok külfetli olmadığı ve mümkün olduğu sürece, zarar gören tarafça tazminat yerine aynen telafi talep edilebilir.
Tazmin edilebilir maddi zarar, zarar verici olay sebebiyle zarar görenin malvarlığındaki azalmadır. Böyle bir zarar, genellikle, mümkün olduğunca somut şekilde belirlenir; ancak uygun olduğunda soyut olarak da, örneğin, rayiç değerine başvurularak, belirlenebilir.
(1) Vücut sağlığına veya Kabul edilmiş bir hastalığa yol açacak şekilde ruh sağlığına verilen zararı içeren bedensel zarar halinde, maddi zarar; gelir kaybını, çalışma gücünün azalmasını (buna, herhangi bir gelir kaybı refakat etmese bile) ve tıbbi bakım masrafları gibi makul giderleri içerir.
(2) Ölüm hâlinde, ölenin geçindirdiği veya ölüm meydana gelmemiş olsaydı geçindireceği aile üyeleri gibi kişiler, bu desteğin kaybı ölçüsünde tazmin edilebilir zarara uğramış sayılır.
(1) Bir şeyin kaybedilmesi, tahrip edilmesi veya zarar görmesi hâlinde, tazminat talebi kural olarak şeyin değeri veya değerinde meydana gelen azalmadan ibarettir; bu kapsamda, zarar görenin o şeyi değiştirmeye veya onarmaya niyetli olup olmadığı dikkate alınmaz. Ancak zarar gören bunu değiştirmiş veya onarmışsa (ya da öyle yapacaksa), bu şekilde üstlendiği daha yüksek gideri, makul olduğu sü-rece, tazmin edebilir.
(2) Şeyin kullanımının kaybı sebebiyle de tazminata hükmedilebilir; bunun kapsamına iş kaybı gibi takip eden zararlar da dâhildir.
(1) Bir menfaatin ihlali, bunun koruma kapsamına göre (m. 2:102), manevi zararın tazminini haklı kıla-bilir. Özellikle zarar görenin bedensel zarara uğraması; veya insan onurunun, özgürlüğünün ya da diğer kişilik haklarının zarar görmesi, manevi zararın tazminini haklı kılabilir. Ölümcül veya ölümcül olmamak-la birlikte çok ciddi bir bedensel zarara maruz kalan zarar gören ile yakın bir ilişkisi olan kişiler için de manevi zararın tazmini mümkündür.
(2) Genel olarak, böyle tazminatların takdirinde, ihlalin ağırlığı, süresi ve sonuçları da dâhil olmak üzere durumun bütün koşulları dikkate alınmak zorundadır. Failin kusurunun ağırlığı yalnızca zarar görenin zararını önemli ölçüde ağırlaştırması hâlinde dikkate alınır.
(3) Bedensel zarar hâllerinde, manevi zarar, zarar görenin ıstırabına ve vücut ya da ruh sağlığının bo-zulmasına karşılık gelir. Tazminatın takdirinde (ölen veya çok ciddi bir zarara maruz kalan zarar gören ile yakın bir ilişkisi olan kişiler de dâhil olmak üzere), objektif olarak benzer zararlar için benzer tazminat miktarlarına hükmedilmelidir.
İstisnai bir durumda, tarafların ekonomik durumları dikkate alındığında, tam tazminata hükmedilmesi davalının mahvına sebep olacak bir yük teşkil edecekse, tazminat indirilebilir. İndirim yapılıp yapılma-yacağına karar verilirken, özellikle, sorumluluğun dayanağı (m. 1:101), menfaatin korunma kapsamı (m. 2:102) ve zararın büyüklüğü dikkate alınır.
Turkish translation by Tuğçe Oral and M. Emir Göka.